Diğer Sitelerimiz

25000 Veciz Söz
islami bilgiler

#1514

Uteybe'nin azadlı kölesi Sehl, annesinin ve amcasının himayesinde bir yetim olup, İslam’ı kabulünden önce, Hıristiyan’dı ve de İncil okurdu. Sehl o günlerine ait bir hatırasını şöyle anlatıyor:

 “Amcamın İncil’ini alıp okurken, bir yaprağı çevireceğim sırada, yazısı hoşuma gitmedi. Yaprağı elimle yokladığım zaman, bir yaprağın diğerine yapıştırılmış olduğunu gördüm. Yaprağı birbirinden ayırınca, içinde Muhammed Aleyhisselâm’ın sıfatlarını şöyle yazılı buldum:

“O ne kısa, ne de uzun boyludur. Beyaz tenlidir. İki bölük hâlinde örgülü saçlıdır. İki omzunun arasında peygamberlik mührü vardır. Çoğu zaman, dizlerini dikip iki elini kavuşturarak oturur. Sadaka kabul etmez. Merkebe ve deveye biner. Davar sağar. Eskimiş gömleği giyer. Böyle yapan kişi kibirden uzak olur, işte o böyle yapar. O İsmail’in soyundandır. Kendisinin ismi Ahmed’dir!”

Kendisinin sıfatlarını buraya kadar okuyup bitirdiğim zaman amcam geldi. Yapışık yaprakları ayırdığımı görünce, beni dövdü ve: “Şu yaprağı açmak, okumak senin neyine gerek?” dedi.

Ben: “Onun içinde Ahmed Peygamber’in sıfatları var” dedim.

Amcam: “O artık bundan sonra gelmeyecektir” dedi.

 

#1851

Hıristiyan dünyasının taassub bulutlarıyla gölgelendiği kara günlerde, her gücün üstünde kabul edilen ruhban sınıfı, mukaddes kitap İncil’i tahrif etmek için adeta büyük bir yarış halindedirler. Her önüne gelen yeni bir İncil yazmakta ve mukaddes kitap, şahsî fikirlere göre değişmektedir. Sayısı yüzleri bulan birbirinden farklı olan İncillere, her geçen gün bir yenisi katılır. Fakat yazarının adı ile zikredilen bu İncillerin sayısı o kadar çoğalır ki, tedbir almak kaçınılmaz hale gelir ve İznik’te toplanan bir heyetin uzun süren bir çalışması sonucunda, o ana kadar yazılmış bulunan İnclilerden dört tanesi hariç diğerleri yasaklanır.

Ancak bu yasaklanan İncillerden bir tanesi üzerinde özellikle durulur ve bunu okuyanların şiddetle cezalandırılacağı ilan edilir.

Papa 1. Celasyüs tarafından yasaklanan bu İncil Havarilerin en eski talebelerinden biri olan Barnaba’ya aittir ve diğer İncillerde bulunmayan bir özelliği sahip olduğu için yasaklar listesine alınmıştır.

Yasaklanan İnciller, büyük bir hızla toplatılır. Bir kısmı ise çok ağır cezalardan korkan halk tarafından imha edilir. Ancak bu arada dindar bir papaz, her şeyi göze alarak Barnaba İncillerinden bir tanesini kaçırmaya muvaffak olur. Bu İncil daha sonra Viyana’daki imparatorluk kütüphanesine ulaştırılarak İngilizceye çevrilir.

Fakat kilise, Barnaba İncilinin izini tekrar bulmuştur. Bir hafta içinde bu İncilin bütün nüshaları, imha edilmek üzere toplanır. Ancak kilisenin bütün gayretleri boşa gidecektir. Çünkü İnciller imha edilirken 2 tanesi tekrar kaçırılır. Bunlardan biri Britanya Müzesi’ne, diğeri Amerikan Kongresi kütüphanesine götürülür.

İnciller gönderildikleri yerlerde her nedense askerî sır gibi büyük bir titizlikle saklanarak halka kapalı tutulur. Bu sırrın ortaya çıkarılması ise, bir Müslüman generale nasip olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nde askerî ateşe olarak görev yapan Pakistanlı General Abdurrahim, bu İncil’in mikrofilmlerini gizlice çekerek, Pakistan’a kaçırmaya muvaffak olur. Mikrofilmler daha sonra Pakistan’daki Begüm Aisha Bawany Vakfı (173) tarafından kitap haline getirilerek İslâm dünyasına kazandırılır. Mikrofilmler banyo edilince, Barnaba İncili’nin geçirmiş olduğu bu büyük maceranın hikmeti anlaşılır. Çünkü bu İncil, Peygamber (a.s.m) Efendimizin geleceğini çok öncesinden müjdelemekte ve kâinatın onun için yaratıldığını mübarek ismiyle ilan etmektedir. Batı dünyasının Asr-ı Saadet münafıklarına has olan bir inat ve gayretle bu İncil’i yok etmeye çalışması, gerçekten de son derece ibret vericidir. Barnaba İncil’i tahrip edilmiş olmasına rağmen, hakikatlerin bir kısmını muhafaza etmektedir. Yazımızın bundan sonraki bölümlerini, Barnaba İncilinden aynen alınan paragraflarla sürdürüyor ve Peygamber (a.s) Efendimizin hakkaniyetini, bir de bu eserden dinliyoruz. Eserin 44. sayfasında Hz. İsa (a.s) kendisinden sonra gelecek olan peygamberi, havarilerine şöyle tarif etmektedir:

Size söylüyorum, Allah’ın Resulü bütün mahlûkata rahmettir. O, anlayışlı ve tesellici, hikmetli ve kudretli, Allah aşkı ve korkusuyla dolu dakik ve yumuşak ruhludur. Rahmet ve yardımseverlik ruhu ile adalet ve acıma hissi ile nezaket ve sabır ruhu ile hareket eder. Cenab-ı Hak, bütün yaratıklarına verdiğinin üç katını ona vermiştir. O, bu dünyada geldiğinde saadet devridir. Buna inanınız. Bütün peygamberlerin, Allah’ın onlara verdiği nübüvvet gözü ile gördüğü gibi, ben de onu gördüm. Onu görünce ruhum teselli ile doldu. Ey Muhammed, Allah seninle beraber olsun ve beni senin ayakkabının bağı olmak şerefi ile şereflendirsin. Eğer ben bu muradıma erersem, Allah’ın mübarek bir kulu ve büyük bir peygamberi olacağım. Ve Hz. İsa (a.s) bunu söyledikten sonra Allah’a şükretti.“ Hz. Peygamber çok önceleri ona “Ey Muhammed” diye hitap ederek peygamberliğini tasdik ile haber veren Hz. İsa (a.s) ve Barnaba İncil’i O’nu en büyük peygamber olduğunun inkâr edilmez bir delilidir. Yine aynı eserde Hz. İsa (a.s) bir kadının “Beklenen Mesih sen değil misin?” sorusuna şu cevabı vermektedir. -”Ben yalnız İsrail oğullarına gönderilmiş bir kurtarıcı bir peygamberim. Lakin benden sonra Allah tarafından bütün âleme Muhammed adında bir resul gönderilecektir. Allah, bu kâinatı, onun için yaratmıştır” (274) demiştir. Yine Barnaba İncil’inde Hz. İsa (a.s): “Ben bütün yeryüzündeki kabilelerin beklediği Mesih değilim” (275) demektedir. Yine Hz. İsa (a.s), Peygamber (s.a.v) Efendimizin bizzat mübarek ismini söyleyerek “Hz. Muhammed (s.a.v) Arap yarımadasında zuhur edecek. Putları ve putlara tapanları te’dip edecektir” (276) demektedir.

“Ey mualim, dünyaya geleceğinden bahsettiğiniz o zat kimdir?” sualine Hz. İsa (a.s): “O,Muhammed Resulullahtır” (277) cevabını vermiştir.

“Bununla beraber ben size kati olarak söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır.
Çünkü gitmezsem tesellici size gelmez.” (278)

Tahrif edilmiş, yani kasıtlı olarak değiştirilmiş olan İncilerden alınan yukarıdaki ifadeler, bu mukaddes kitabın tahrif edilmeden önce Peygamber (s.a.v) Efendimize ait delillerle dolu olduğunu ispat etmektedir. Evet, Peygamberimizin (s.a.v) hakkaniyetine bazen ay, bazen güneş şahadet etmiş, bazen ise taşlar ve ağaçlar delil olmuştur. Elbette Kur’an’ın haricindeki mukaddes kitaplar da o Zattan (s.a.v) bahsedecek ve bu gerçeği göstermek istemeyen münafıklar, ne kadar tahrif ederlerse etsinler, o muhteşem hakikatleri izleyemeyeceklerdir. (279)
 

 







Etiketler