"Bediüzzaman" kelimesi ile ilgili sonuçlar;
#347
Bediüzzaman Hz.leri Mektubat adlı eserinde şöyle der: “…dünyaya ait işler, kırılmaya mahkûm şişeler hükmündedir. Baki umur-u uhreviye ise, gayet sağlam elmaslar kıymetindedir. İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inatlı talep ve hakeza şedit hissiyatlar, umur-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir. O hissiyatı şiddetli bir surette fani umur-u dünyeviyeye tevcih etmek, fani ve kırılacak şişelere baki elmas fiyatlarını vermek demektir.
#598
Sivrisineğin gözünü halkeden, güneşi dahi o halketmiştir.
Pirenin midesini tanzim eden, manzume-i şemsiye’yi de o tanzim etmiştir.
Çam’ın gayet küçük bir tohumunda koca çam ağacının fihristini ve mukadderatını yazan kalem, elbette semâvâtı yıldızlarla yazan kalem olabilir.
Said-i Nursi
#1442
Kâinatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra ise namazdır.
Said-i Nursi
#1443
Dünyanın lezzetleri zehirli bala benzer lezzeti nispetinde elemi de vardır.
Said-i Nursi
#1445
Şöhret zehirli bala benzer.
Said-i Nursi
#1449
Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyatta kördür.
Said-i Nursi
#1450
Bir köy muhtarsız olmaz.
Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz.
Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun.
Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket (kâinat) hâkimsiz olur?
Said-i Nursi
#1451
Ahiret gibi dünya saadeti dahi ibadette ve Allah’a asker olmaktadır.
Said-i Nursi
#1452
Her şey kader ile takdir edilmiştir, kısmetine razı ol ki rahat edesin.
Said-i Nursi
#1453
Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun.
Said-i Nursi
#1454
Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.
Said-i Nursi
#1455
Bismillah her hayrın başıdır.
Said-i Nursi
#1516
Nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez.
Said-i Nursi
#1574
Zalimler için yaşasın cehennem.
Said-i Nursi
#1598
İslamiyet güneş gibidir. Üflemekle sönmez, gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar.
Said-i Nursi
#1795
Bediüzzaman diyor ki: Cihad, merteb-i şehadetin merdivenidir. Selçuklu Sultanı Alparsalan, Malazgirt harbinden önce şöyle dua etmiştir:
“Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” Sonra atına binerek askerlerine dönerek der ki:
“Biz ne kadar az olursak olalım onlar (Bizanslılar) ne kadar çok olursa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizler için duâ ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer oluruz veya şehit olarak cennet’e gideriz. Ayrılmak isteyen ayrılsın. Bu gün burada Sultan yoktur. Bende ancak sizlerden biriyim
“Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır.”
Fatih Sultan Mehmet Han diyor ki:
“Bu zahmet din yolunadır. Zira bizim elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmezsek bize gazi demek yalan olur.”
Ebu Dücane Hazretleri, o zaman şöyle demişti:
“Biz, ne Medine hurmalıkları, ne de cahiliye damarı için harb ettik. Biz, Allah ve Resulü’nün dinini tebliğ yolunda cihad etmekteyiz. Bu uğurda akan kanların, alınan yaraların, kaybedilen canların hiçbiri boşuna değildir.”
Şaire Hz. Hansâ’ının Kadisiye savaşında dört oğluna söylediği söz:
Din düşmanlarına ilk hücum eden sizler olmalısınız. Sizlerin arkada değil, daima en ön safta çarpıştığınızı görmeliyim. Çünkü bu harp, eski savaşlarımız gibi adi, basit çıkarlar uğruna yapılan çapulculuk ve yağmacılık hareketi değildir. Kısaca bu cihadda emir Allahtan, kumanda da Rasûlullah efendimizdendir. Başka söze ne hacet?”
Yine Kadisiye savaşında dört oğlunu şehit veren anne şöyle diyor:
Ya Rabbi! Bana emanet ettiğin dört kahramanı, yine senin dinin uğrunda feda etmiş bulunuyorum. Artık beni şehit anaları defterine kaydet! Benim için şehit anası olmak kâfi ikramdir. Bunu bana nasip eyle.
Sahabe-i Kiram’dan Hubeyb (r.a.) şehit edilmeye götürülürken söylediği şiirin sonunu şöyle bağlıyor:
“Mü’min öldürüleyim de, dünya umrumda değil. Yolum Allah’a gitsin de, şekli önemli değil.
#1812
Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur.
Said-i Nursi
#1856
Bediüzzaman’ın ağzıyla soruyoruz:
İdama mahkûm birisi, zindanın süslenmesinden zevk alabilir mi? Ebedi bir aşk isteyen bir kalbi, fani sevgiler tatmin edebilir mi? Dünya kadar bir cennetle ancak tatmin olan bir ruh, bazen suyu,elektriği bile kesilebilen uyduruk villalarla kandırılabilir mi?
“Madem bu dünya geçici bir imtihan meydanıdır, imtihanda rahat olmaz” deyip geçici sıkıntıları, zahmetleri hoş karşılar. “Bu dünya bir karalama defteridir” der, düzeltemediği pislik ve karışıklıklarla zihnini bulandırmaz, kendi amel defterini temiz tutmakla meşgul olur. “Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler” der, pencerelerden seyreder, içlerine girmez. Günah, gaflet ve isyana düşmüşse bile “Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez” der, daima açık olan tövbe kapısından girip yeni bir beyaz sayfa açar. Bu dünyada da hakiki huzur ve saadeti bulur.
Sadece çağımızın değil çağların hastalığı olan depresyondan kurtulmanın yolu çağlar ötesi mesaja kulak vermektir.
#1861
Bediüzzaman Said Nursi “Besmelenin sırlarını” açıklarken, birinci sır’da, gözlerden kaçan çok, önemli bir inceliğe dikkat çeker. O da Besmele’de yer alan, Allah, Rahman ve Rahim isimlerinin hem manaları, hem de diziliş sıralarıyla ortaya koydukları ince ve derin sır.
Allah ismi, bütün ilahi isimleri ve sıfatları içine almaktadır. Rahman, “Bütün canlılara merhamet ederek onların rızıklarını veren ve her türlü ihtiyaçlarını gören, “manasına gelir. Rahim ise, “Allah’ın, mü’minleri lütfuyla cennete, kâfirleri adliyle cehenneme koymasını” ifade eder.